BİR ANADOLU ANATOMİSİ: BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA



‘’İnsanın ruhunu açığa çıkaranlar, niçin psikologlardan ziyade şairlerdir?’’

Yönetmenliğini Nuri Bilge Ceylan’ın yaptığı Bir Zamanlar Anadolu’da, 2011 yapımı yerli bir dram ve polisiye filmi olarak karşımıza çıkıyor. İzleyiciye cinayet soruşturması ekseninde Anadolu panoraması sunuyor. Suç ve vicdan üzerine sade, derin bir tablo ile güzel dokunuşlar yapıyor zihinlerimize ve gönüllerimize. Bir polisiye filmine göre farklı özellikler gösteren film, suç öyküsünü daha ilginç bir kulvara taşıyor. Anadolu’nun muazzam ama ücra bir köşesinden bizlere sesleniyor yönetmen: Burası dipsiz bir kuyudur. Burası herkesi kendine benzetir.

Buğulu bir cam ile karşılıyor bizi film. Nuri Bilge Ceylan’ın diğer filmlerinde de gördüğümüz karakteristik özelliklerden biri olan kasvetli hava, bu filminde de dikkat çekiyor. Öyle ki zaman zaman sizi gerçekten sıkıntıya –sıkıcı değil sıkıntı- sokuyor bu hava. Dört ana karakter olan Doktor, katil Kenan, savcı ve komiser Naci’nin hikâyelerini anlatırken, muhtardan Arap Ali’ye, jandarma komutanından morg görevlisine kadar diğer yan karakterleri de derinlemesine koyuyor önümüze. Zira çok karakterli bir hikâyeyi dengeli bir şekilde, bir karakteri diğerine ezdirmeden anlatmak kolay iş değil. Yönetmen usta bir şef ise bize de afiyetle yemek düşer.


Film boyunca içimize oturan sıkıntı bizi mütemadiyen bir merakın içine sokuyor. İnsanlara dair umutlarınızı yitirmiş gibi oluyorsunuz. Filmde yalan ve abartı yok, eksik var ve fazla yok ama işin garibi, çıkış yolu da yok. Bu durum filmi izlenmez yapmıyor elbette. Aksine bu çıkışsızlığın mükemmel tasviri ile karşı karşıyayız. Çünkü Ceylan, insan ruhuna vakıf bir yönetmen.


İnsan doğasının salt kötü yanlarını açığa çıkaran, sadece bu açıdan seyreden filmin nekrofilik özellikler taşıdığını söylemek mümkün. Bu süreçte ‘niçin yaşıyoruz’ sorusuna cevap ararken ‘niçin ölüyoruz’ sorusu da kafamıza takılıyor. Varoluş sancısı çeken karakterleri hüzünle izliyoruz. Absürt sahneler de mevcut elbette. Bozkırın en güzelini bizlere sunan Ceylan, o coğrafyadan olmasak bile bizleri o coğrafyanın insanı yapmayı başarıyor.


Filmde hiyerarşinin aşılmaz duvarlarını, soyutlanmadan üstesinden gelinemeyecek ilişkileri, bürokrasinin ikrah getiren yıpratıcılığını izlerken muhakkak kendimizden bir şeyler buluyoruz. Sinir harbi içerisinde bir cinayeti çözmeye çalışan ekibin, zaman içerisinde bıkkınlığını, bir an önce herhangi bir yere gitme isteklerini göreceğiz. Ceylan filmleri konu üzerinden değil, karakterler üzerinden giden filmlerdir. Bu açıdan zaman içerisinde karakterlerde yargı kırılması oluşmaktadır. Zamanla olgunlaşmakta ve pişmektedirler.

Aynı zamanda elma ve kadın imgelerinden vazgeçmeyen yönetmen, elmayı bir hata, kadını da bir anahtar olarak tasvir etmiş. Cinayet kadın yüzünden işlenmiş, komiserin eşiyle başı dertli, savcının eşi intihar etmiş, doktor ise boşandığı eşi yüzünden kendini hiçbir yere ait hissedemez duruma gelmiş. Ceylan’ın, kadını filmin mihenk taşı yaptığını, hemen hemen her olguyu kadınlara bağladığını, bir erkeğin en derin acılarına sebep olan şeylerin bir kadın tarafından yapıldığını anlıyoruz.


Bir Zamanlar Anadolu’da filmi, bir yüzleşme filmidir. İnsan ruhunun derinliklerine Raskolnikov gibi inen Nuri Bilge Ceylan, kötülüğün içimizde var olduğunu ve her zaman ortaya çıkmaya hazır bir katil olduğunu gösteriyor. Yüzleşiyoruz. Hem kendi ruhumuzla hem de ilişkilerimizle yüzleşiyoruz. Yüzleştikçe içimizdeki kötülüğü hissediyoruz. Yüzleştikçe kirlendiğimizi anlıyoruz. Çoğu bildiğimiz fakat üstünü renkli ve cilalı boyalarla boyadığımız gerçekleri düşünüyoruz. Çünkü sanat dediğimiz şey, gerçeklerin üstüne konan tozlu ve boyalı tabakayı silmek ve bizlere gerçekleri göstermek için vardır. Ceylan’da tam bunu yapıyor. Afiyetle…



Yorumlar

  1. filmi izleyeli birkaç ay oluyor, keyifle okudum. hatırlamak güzel oldu, gerçi zihinden çıkmayan konuşmalar da vardı tabii: “-bir insan bir başkasını cezalandırmak için hakikaten kendini öldürebilir mi doktor?
    +zaten intiharların çoğu başka birini cezalandırmak için yapılmıyor mu savcı bey?”
    “-çeker giderim
    +nereye?
    -nereye olursa, hiç farketmez“
    tespitlerinizin yerinde olduğunu düşünüyorum. “konu üzerinden değil, karakter üzerinden” demişsiniz, sanmıyorum ki izleyen herhangi bi insan filmde herhangi bi karaktere bürünmemiş olsun:) teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. “Bu dünyada halay başı olacaksın Arap” repliği de yazdıklarınıza ek olsun. Teşekkür ederim, sağolun :)

      Sil
  2. Ercan Kesal'ın muhtar rolünü canlandırışına hep hayret etmişimdir. O el hareketleri, şivenin ağza yakışışı...

    Film kritiği yapmak, özellikle de böylesine soyut/mücerret bir filmin anatomisini sunmak da bir hayli maharet ister.

    Afiyetle yedim şahsen. :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

ŞŞŞ! KADINLAR BAĞIRMAZ

RÜYA İÇİNDE RÜYA: INCEPTİON

NİWEMANG – YİTİRİLMİŞ UMUTLARIN DİYARINA YOLCULUK