Rise of Empires: Ottoman 1. Bölüm İncelemesi


Netflix'in merakla beklenen dizi-belgesel türündeki yapımı Rise of Empires: Ottoman 24 Ocak tarihinde yayınlandı. Dizinin başrollerinde Cem Yiğit Üzümoğlu, Selim Bayraktar, Birkan Sokullu, Osman Sonant ve Tuba Büyüküstün gibi Türk isimler yer alıyor. Seslendirmen yani anlatıcı ise Halit Ergenç. Yönetmen koltuğunda Emmy ödüllü Emre Şahin bulunuyor. Dizinin yapımcılığını Emre Şahin'in sahibi olduğu Karga Seven ile STX Entertainment üstlenirken,  Prof. Dr. Celal Şengör ve Dr. Emrah Safa Gürkan da belgesel tarafında bulunan uzmanlar arasında yer alıyor. Ayrıca yurt dışından farklı uzmanlara da yer verilmiş. İlk sezon 6 bölüm olarak yayınlandı. Bölümlerin süresi ise 40-45 dakika aralığında seyrediyor.

Netflix Türkiye daha önce Muhafız: Hakan ve Atiye dizileriyle Türk takipçilerinin karşısına çıkmıştı. Ancak Rise of Empires: Ottoman tam olarak bir Netflix Türkiye yapımı diyemeyiz. Çünkü dizinin orijinal dili İngilizce olarak seçilmiş. Dizinin yapımcılarından biri ABD kökenli bir Türk şirket olsa da özel isimlerin dışında Türkçe kelimeler kullanılmıyor. En azından ilk bölümde Türkçe bir diyalog görmedik. Aslında oyuncuların neredeyse tamamı Türk olsa da İngilizce ile olan imtihanlarında bize göre tam not aldılar. Tabi dilin Türkçe olmasını arzu ederdik. Çünkü yapım direkt olarak İstanbul'un Fethi'ni konu ediniyor. Dolayısıyla fethin ruhunu ve tarihi dokusunu tam olarak anlamak adına orijinal dilin Türkçe olmasını beklerdik. Belki sadece Türkiye pazarına değil, dünya pazarına hitap eden bir dizi olması istenmiş olabilir. Ancak bana göre Netflix'in dünya pazarı konusunda dil sorunu yok. Orijinal dil Türkçe olup İngilizce altyazı seçeneği konulabilirdi. Bu açıdan dil seçimi, Osmanlı ve dünya tarihinin en önemli olaylarında biri olan İstanbul'un Fethi'nin anlam açısından önemini ve etkisini azalttığını söyleyebilirim.


Adından anlaşılacağı üzere Osmanlı'nın yükselişini konu edinen dizinin ilk bölümü Fatih Sultan Mehmet'in rüyası ile başlıyor. Henüz 19 yaşında bir genç olan Sultan Fatih'in, babasının vefatıyla tahta geçtiğini izliyoruz. Bu kısımlarda Fatih; kararlı bir kişilikten ziyade ihtiras sahibi, taht hırsıyla yanıp tutuşan ve inatçı bir kişilik olarak yansıtılmış. Karakterin kurguya açık olması bence kabul edilemez bir durumdur. Çünkü Fatih'in kişiliğinin, okuduğumuz yerli ve yabancı kaynaklardan ötürü dizide gösterilen gibi olmadığını biliyoruz. Velhasıl, Fatih tahta geçtikten sonra rüyasını gerçekleştirmek için, yani İstanbul'u fethetmek için hazırlıklara başlar.

Hazırlıklar sırasında o dönemde Osmanlı'nın en güçlü ikinci adamı olan Sadrazam Çandarlı Halil Paşa'nın, Fatih'e biat ettiği bilinse de sanki fethe sürekli karşı çıkan, arkadan iş çeviren biri olarak gösterilmesini de olumsuz karşıladım. Ayrıca  dönemin en büyük ateşli silahı olan Şahi topunun çizimlerini bizzat Fatih Sultan Mehmet'in yaptığı tarihsel bir gerçek olduğu halde, dizide parayla satın alınıyor olması da gerçekliğin çarpıtılmış olduğu anlamına geliyor. Bundan ziyade, İstanbul'un Fethi'nin Sultan Fatih'ten sonra en önemli iki figürü olan Akşemsettin ve Ulubatlı Hasan yok sayılmış. Dizide onlara yer verilmemiş. Adları da yok kendileri de. Fethin sembollerinden olan bu iki ismin yok sayılması, dizinin önemli bir tarihsel gerçekliği atladığını gösteriyor.


Sadece ilk bölümü izleyip dizinin genelini yorumlamak belki doğru olmayacaktır. Ancak bazı sahnelerde prodüksiyon eksikliğini bariz bir şekilde görebiliyoruz. Özellikle geniş plan savaş sahneleri, yayınlandığı dönemde görsel efektlerinin yetersizliğinden dolayı çok fazla eleştirilen Fetih 1453 filminden daha vasat. Aksine, yakın plan çekilmiş olan savaş sahneleri de gerçekten keyif veriyor. Ara ara uzman isimlerin olayı anlatması güzellik katsa da, zaman zaman çok saçma bağlantılar kurulmaya çalışılmış. Bir olay yaşanırken geçmişe gidip gereksiz sahneler izletiyor dizi. Fatih'in rüyasıyla başlayan ilk bölüm, Şahi toplarının Konstantiniyye surlarına doğru ateşlenmesiyle sona eriyor.

Tarihsel bir olayı uzmanlarla birlikte gerçeklere dayanarak anlatma iddiasıyla yapılan Rise of Empires: Ottoman, kanaatimce daha fazla hedef kitleye ulaşmak için fethin dokusunu olağanın dışına çıkarak farklı yerlere getirmiş. Genel olarak bizi bizzat ilgilendiren ve tarihimizi konu edinen bu yapımın Netflix gibi dünya genelinde milyonlarca takipçisi olan bir platform tarafından yayınlanması önemli bir gelişmedir. Ancak yapımcıların daha duyarlı olmasını beklerdim. Çünkü dizi sadece Avrupalıların gözünden bakan bir bakış açışıyla işlenmiş gibi duruyor. Bizans tarafının sürekli olarak dini hassasiyetlerinin ön plana çıkarılması ve Osmanlı'nın dini figürlerinin dizide yer almaması, uzun bir süre fethin gerçekleşmemesi ve Cenevizli korsan Giustiniani'nin 100 yeniçeriyi öldürecek güce sahip olması gibi durumlar bu tezin en büyük kanıtı. 

Dizi, Osmanlı tarihine damgasını vurmuş ve çağ açıp çağ kapatmış bu destansı olayı Fatih Sultan Mehmet’in içsel yolculuğu, Bizans'ın yaklaşımı ve halkın yaşadıkları gibi farklı açılardan ele alması; yurt içinden ve yurt dışından farklı uzmanların anlatılarıyla belgesel tadı vermesi açısından farklılık ortaya koyan bir yapım olsa da ilk bölümü ile benim için sınıfta kaldı. Bu konuda History'nin yapımları örnek alınabilirdi. Çünkü dizinin belgesel iddiası da var. Bu tür önemli olayları işleyen yapımların kapitalizme kurban gitmesi yürek yakan bir durum. Bakalım diğer bölümlerde neler göreceğiz? Rise of Empires: Ottoman 2. bölüm incelemesinde görüşmek dileğiyle... Hoşça bakın zatınıza.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ŞŞŞ! KADINLAR BAĞIRMAZ

RÜYA İÇİNDE RÜYA: INCEPTİON

AHLAT AĞACI