Rise of Empires: Ottoman 2. Bölüm İncelemesi

Netflix'in dizi-belgesel türündeki yapımı Rise of Empires: Ottoman 2. bölümünün incelemesiyle sizlerleyiz. Dizinin önceki bölümünde yaptığımız eleştirilerde orijinal dilin Türkçe olmamasını, prodüksiyonun yetersiz kaldığını, fethin sembollerinden Akşemsettin ve Ulubatlı Hasan'a yer verilmemesini, Fatih'in hırslı ve ihtiras sahibi olarak gösterilmesini, dizinin daha çok Avrupalıların gözünden işlendiğini eleştirmiştik. İkinci bölümde de benzer şeyler gördük.

Şahi toplarının Bizans surlarını dövmeye başlamasıyla açılıyor ikinci bölüm. Topların surları yıktığı sırada kadın çığlıklarını duyuyorsunuz. Dolayısıyla bir kadın ve çocuk kıyımı gibi lanse ediliyor bu durum. Bu konu üzerine İlber Ortaylı'nın Hürriyet gazetesinde yazdığı bir makale bulunur. Ortaylı bu makalesinde kuşatmanın 53 gün sürdüğünü ve bu kuşatma sırasında şehrin boş olduğunu dile getiriyor. Hürriyet gazetesindeki 28 Mayıs 2017 tarihli ''Fetih kutlaması niye tartışılıyor!'' adlı makalesinde Ortaylı, ''Şehri kadın ve çocukların savunduğunu söyleyen hayalperestler de var. İstanbul surları kadın ve çocuklarla savunulabilecek bir yapıya sahip değil. Şehir boştu.'' açıklamalarında bulunuyor. Zaten dizinin başında Fatih için 'kıyımla yükselen imparator' yakıştırması yapılıyor.

Surların yıkılması üzerine şehri savunmak için getirilen ve sur savunması konusunda uzman olan Cenevizli Komutan Giustiniani, beraberinde getirdiği deneyimli askerleri toplar. Gaz verici bir konuşmanın ardından surların dışına çıkarak yeniçerileri püskürtür. Dizinin yakın plan savaş sahneleri burada başarılı bir şekilde işlenmiş. Görsel efektler gerçekten anlatıya uygun hazırlanmış. Fakat birkaç Ceneviz askerinin 80 bin kişilik orduya karşı büyük bir zafer kazanmış olması pek inandırıcı durmamış.

Yine ilk bölümdeki gibi zaman zaman Fatih'in gençlik anılarına dönüşler var. Savaşın ortasındayken bu tip sahnelere sık sık geri dönülmesi ve oldukça uzun tutulması izleyiciye sıkıcı gelen bir durum olarak yansıyor. Bu sahneler daha kısa tutulabilir ve Osmanlı kültürünün işlendiği sahnelerle iç içe gösterilebilirdi. Dizinin sadece harem hayatını ve entrikaları işlememiş olması sevindirse de ne yazık ki Osmanlı yaşantısı ve kültürüne dair herhangi bir sahne göremedik henüz. Eğer bu tür sahneler de bulunsaydı, gereksiz geri dönüşlerle durağanlaşan dizi daha dinamik bir hal alabilirdi.

Bazı sahnelerin tarihsel gerçeklerle bir alakası olmadığını ve çarpıtıldığını söylemiştik. Bundan ziyade tarihsel gerçekliklere dayanan sahneler de var. Fatih'in tahtı alması ve Macar tehditine karşı tekrardan babası 2. Murat'ın tahta oturması, henüz 19 yaşındayken 6 dili çok iyi bilmesi ve zeki bir kişilik olması gibi konuların tarihsel ruha uygun işlendiğini söyleyebiliriz.

2. bölümün sonunda nihayet Osmanlı'nın İslam ile olan bağlantısını görebiliyoruz. İyi bir hatip olan Fatih'in rehavete kapılan askerlerine yaptığı gaz verici konuşmadan sonra hep bir ağızdan ''Allahu Ekber'' nidaları atılıyor. Yani Osmanlı'nın İslam'ı yine sadece toprak almak ve kafa kesmek üzere yaşadığı belirtiliyor bir nevi. Mehteran sesleri de duyuyoruz bu kısımda. 

Dizinin danışmanları Celal Şengör ve Emrah Safa Gürkan hocalarımızın tarihsel derinliklerine saygımız var. Fakat, keşke onların yerine sadece İlber Ortaylı hocamız dizinin danışmanı olsaydı diye düşünmedim değil. Bir sonraki bölümün eleştirisinde görüşmek üzere... Hoşça bakın zatınıza.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ŞŞŞ! KADINLAR BAĞIRMAZ

RÜYA İÇİNDE RÜYA: INCEPTİON

AHLAT AĞACI